SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’L ĞUSL

<< 185 >>

DEVAM: 1. Gusülden Önce Abdest Almak

 

حدثنا محمد بن يوسف قال: حدثنا سفيان، عن الأعمش، عن سالم بن أبي الجعد، عن كريب، عن ابن عباس، عن ميمونة زوج النبي صلى الله عليه وسلم قالت:

 توضأ رسول الله صلى الله عليه وسلم وضوءه للصلاة، غير رجليه، وغسل فرجه وما أصابه من الأذى، ثم أفاض عليه الماء، ثم نحى رجليه، فغسلهما، هذه غسله من الجنابة.

 

[-249-] Nebi s.a.v.'in (muhterem) eşi Meymûne validemizden şöyle nakledilmiştir: "Rasulullah Sallallahu aleyhi ve Sellem namaz için abdest alır gibi abdest aldı. Ama ayaklarını yıkamadı. Avret mahallini ve bu bölgede kalmış olabilen meni kalıntılarını yıkadı. Sonra üzerine su döktü. Daha sonra gusül abdesti aldığı yer'den biraz kenara çekilerek ayaklarını yıkadı. İşte Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) cünüplükten dolayı bu şekilde ğusül abdesti alırdı.

 

Tekrar: 257, 259, 260, 265, 266, 274, 276, 271.

 

 

AÇIKLAMA:     Namaz için abdest alır gibi abdest aldı Ama ayaklarını yıkamadı) Bu ifade açık bir şekilde gusül abdesti alırken ayakların sona bırakılacağını göstermek­tedir. Bu da yukarıda Hz. Âişe'den nakledilen  hadisten ilk etapta anlaşılan manaya aykırı düşer. Ancak bu iki rivayet arasını şu şekilde bulabiliriz: Hz. Âişe'den nakledilen rivayet mecaz olarak değerlendirilebilir. Nitekim yukarıda bundan söz edildi.

 

Rivayetlerde beliren iki farklı durumdan dolayı ilim adamları arasında görüş farklılıkları olmuştur, şöyle ki: Çoğunluğa göre gusül abdesti alırken ayakların sonra yıkanması müstehaptır. İmam Malik İse meseleye ayrıntılı biçimde yaklaşmıştır. Ona göre abdest alınan yer temiz değilse, ayakların sonra, eğer temiz ise önce yıkanması müstehaptır. Şafiî ekolünde önce mi, yoksa sonra mı yıkamanın daha uygun ve makbul olduğu konusunda İki görüş vardır. Bu hususta İmam Nevevî şöyle demiştir: "En güvenilir, yaygın ve tercih edilen görüşe göre, abdestin tamamlanması gerekir. Zira Hz. Âişe ve Meymûne'den nakledilen rivayetlerin çoğu bu doğrultudadır." Ayrıca onun şu görüşü nakledilir: "Hz. Âişe ve Meymûne'den nakledilen rivayetlerde bu konuya açıklık getiren her hangi bir bilgi yoktur. Bu husustaki rivayetler 'Namaz için abdest alır gibi abdest aldı' ifadesinde olduğu gibi ya meseleye muhtemelen delalet etmekte veya biraz Önce geçen Ebu Muâviye hadisinde olduğu gibi ayakların sona bırakıldığına zahiren delalet etmektedir." Bu konuda Kurtubî ise şunları kaydeder: "Ayakların yıkanmasının sona bırakılmasmdaki hikmet, gusül abdestine abdest organlarıyla başlayıp abdest organlarıyla bitirme düşüncesidir."

 

Avret mahallini yıkadı. Hadiste takdim ve tehir vardır. Çünkü avret ma­halli, abdesten önce yıkanır. Bu iki durum hadiste (j ) harfi ile birbirlerine atfe-dilmiştir. Malum olduğu üzere bu harf, tertibi gerektirmez.

 

(İşte bu şekilde gusül abdesti alırdı) Hadiste geçen bu şekilde ifadesi ile, söz konusu fiillere işaret edilmiştir. Ya da, Hz. Peygamber'in gusül abdestinin tasviri kasdedilmiş olabilir.

 

İmam Buhârî, Hz. Meymûne validemizden nakledilen bu hadisi, abdeste ara verilebileceğine ve avucuyla (veya maşrabayla) su alan birinin sağ eli ile sol eline su dökmesinin müstehap olduğuna delil getirmiştir. Ayrıca önceki hadiste geçen "ağzını çalkaladı ve burnuna su verdi" ifadesinden hareketle, gusül abdesti alan kimsenin ağzını çalkalayıp burnuna su vermesinin dinî bir temeli olduğu sonucuna varmıştır. Hanefîler söz konusu İfadeye dayanarak, ağza-burna su vermenin farz olduğu görüşüne varmışlardır. "Mücerred amel, ancak bir şeyin farz olması kendisine bağlı olan mücmel bir ifadeyi açıklarsa farza delalet eder. Burada ise böyle bir durum söz konusu değildir. gerekçesi ile onlara İtiraz edilmiştir. Bu itiraz İbn Dakîki’l-îyd'den gelmiştir. İmam Buhârî, yukarıda işaret edilen hadisin, "elini yere veya duvara sürdü" ifadesine dayanarak gusül abdesti alınırken eli, duvardaki veya yerdeki toprağa sürmenin müstehap olduğu sonucuna ulaşmıştır. İbn Dakîk el-Id şöyle demiştir: "Bu hadise göre, necaseti gidermek ve gusül abdesti almak için bir kez yıkama ile yetinilebileceği anlaşılır. Zaten asıl olan bir şeyin tekrarlanmamasıdır. Birden fazla yıkama hususunda ise, farklı yorum ve yaklaşımlar vardır." İmam Nevevî ve daha başkalarına göre bir kez yıkamak yeterlidir. Ancak bu hadiste, söz konusu yıkamanın necaseti gidermek için olduğu belirtilmemiştir. Aksine temizlik endişesinden de kaynaklanabilir. Bu durumda bir defa ile yetinilemez.

 

Elin yere sürülmesi ise, hassasiyetten ileri gelir. Bununla, Buhârî'nin de ifa­de ettiği gibi, ellerin daha da temiz olması hedeflenmiştir.

 

Bu; hadisi, meninin veya avret mahallindeki ıslaklığın necis olduğuna delil getirenlerin iddia ve görüşlerinde haklı olduklarını göstermez. Çünkü gusül ab­desti, sadece necaseti gidermek için alınmaz. Ayrıca bu bâbda zikredilen hadiste yer alan rahatsızlık veren kalıntıları ifadesi, meninin necis olduğunu gösterme hususunda yeterli değildir.

 

Bu Hadisten Çıkarılan Sonuçlar

 

1- Gusül abdesti alırken farz olan, yıkanması gereken yerlerin bir kez yıka­ması

 

2- Gusül abdesti alırken normal abdest alıp daha sonra vücudunun geri ka­lan kısmını yıkayanların, abdesti bozan bir durumun gerçekleşmesi hariç dinen abdest alması gerekmez.

 

3- Güsül abdesti aldıktan sonra ellerdeki sular silkelenir.

4- Aynı şekilde, abdest aldıktan sonra da ellerde kalan su silkelenir.

5-  Bîr insanın evinde bile olsa, gusül abdesti alırken avret mahallini kapat­ması müstehaptır.

 

Bu hadiste bazı faydalı bilgiler tespit edilmiştir. Bunları da, şu şekilde sıra­lamak mümkündür:

 

1- Gusül ve abdest suyunu hazırlamada başkasından yardım istenebilir. Çünkü Hafs ve diğerlerinin rivayetine göre Hz. Peygamberin eşi "Rasulullah için gusül abdesti suyu koydum" demiştir.

 

2- Yine bu ifadeden eşlerin kocalarına hizmet etmesi sonucuna varılır.

3- Sol el ile avret mahallini yıkamak için sağ el ile sol ele su dökülür.

4- Suyu avucuyla almak İsteyenler, avret mahallerinden önce, ellerini yıkamalıdır. Bu şekilde, kirli olma ihtimali bulunan ellerini suya batırmaktan koru­nurlar. Eğer su ibrik gibi bir kapta ise, bu durumda daha uygun olan önce avret mahallinin yıkanmasıdır. Bu sayede, abdest alırken araya fasıla girmesine engel olunur.

 

Bu hadisin hiçbir rivayetinde, gusülden önce alınacak abdestte, açıkça başın meshedilmesini gösteren herhangi bir ifade yoktur. Malikiler, "gusül sırasında alınan abdestte baş meshedilmez, bunun yerine yıkamakla yetinilir" derken buna dayanmışlardır.

 

Bazıları Ebu Hamza ve başkalarının rivayetine göre, hadiste yer alan Hz. Peygamber'in eşinin "Ona havlu uzattım, fakat almadı" ifadesine dayanarak, gusülden sonra kurulanmanın mekruh olduğu sonucuna varmıştır. Ancak hadis, bu görüş ve iddiaya delil olmaz. Çünkü bu hususta birkaç ihtimal söz konusu olabilir. Mesela mekruh olduğu için değil de, başka bir nedenden dolayı havluyu almamış olabilir. Belki de uzatılan havluyla ilgili bir engel olmuş olabilir. Ya da, Hz. Peygamber acelesi olduğu için kurulanmak istememiştir. Yahut başka bir neden de söz konusu olabilir.

 

Mühelleb şöyle demiştir: "Muhtemelen Hz. Peygamber suyun bereketi kalsın diye, kendisine uzatılan havluyu reddetmiş olabilir. Teva-zudan dolayı veya havlunun kirli olduğunu, belki de ipekten yapıldığını fark ettiği için kurulanmamış olması da muhtemeldir.."

 

Bu hadisin Ahmed b. Hanbel ve İsmâilî rivayetinde Ebu Avâne kanalıyla A'meş'ten şöyle nakledilmiştir: "Kurulanma meselesini İbrahim en-Nehâî'ye sor­dum. O da, 'Bunda bir sakınca yoktur. Hz. Peygamber, bunun adet olmasından endişe ettiği için kendisine uzatılan havluyu reddetmiştir.' şeklinde cevap verdi."

 

Bu rivayetin açıklanması konusunda et-Teymî şöyle demiştir: "Bu hadis, Hz. Peygamber'in, kurulandığını gösterir. Eğer kurulanmasaydı eşi, ona havlu getirmezdi." İbn Dakîk el-Id de şöyle demiştir: "Hz. Peygamber'in eliyle suyu silkmesi, kurulanmanın mekruh olmadığını gösterir. Çünkü her ikisi de, suyu gidermeye yönelik bir faaliyettir." Nevevî ise şöyle de­miştir: "Bu konuda bizim mezhebimizde beş görüş vardır. Bunların en meşhu­runa göre, kurulanmayı terk etmek müstehaptır. Ancak kurulanmanın mekruh, mubah, müstehap ve yazın mekruh, kışın müstehap olduğuna dair görüşler de vardır." Ayrıca Nevevî bu hadisi, hükmî necasetten temizlenen kimsenin organ­larından dökülen suyun temiz olduğuna delil kabul etmiştir. Bu görüşüyle, bu konuda aşırı gidip söz konusu suyun necasetine hükmeden Hanefiler'e muhalefet etmektedir.